Hareketsiz Yaşam Tehlikeli
Orijinal yazının bağlantısı: http://www.bodytr.com/2009/03/yag-yakma-icin-10-ipucu.html
Bu yazı www.bodytr.com den İlşad Özkan`nin izniyle yayınlanmıştır.
HAREKETSİZ YAŞAM
Hareketsizlik ve hareketsiz yaşam 21.yy insanının en büyük sorunlarından biri şüphesiz. Yaşamak hareket etmekse, günümüz insanlarının daha az “yaşadığını” söylemek yanlış olmayacaktır. Uygarlık her gün daha büyük gelişmeler gösteriyor. Artık otomasyon ve mekanizasyon insan yaşantısında büyük bir yer tutmakta. Her gün insanın rahatlığı için yeni bir alet geliştirilmektedir. Öyle ki artık yürümeye erinenler için bile sokakta yürür gibi gezmelerini sağlayacak tekerlekli aletler var.
Gerek genel üretimde, gerekse günlük yaşantı da insan her dakika daha az aktif olmaktadır. Şöyle bir düşünün gündelik yaşantınızda ne kadar hareket ediyorsunuz ? çok az değil mi ? bu tamamen sizin suçunuz değil, çağımızda hareket etmemeniz için her şey düşünülmüş durumda. Genel üretimdeki insanın fiziksel aktivitesi 19. Yüzyılda %92 oranındaymış. Günümüzde ise bu oran gelişmiş ülkelerde %28 in altına düşmüş, yapılan araştırmalardan çıkan sonuç bu. Ürkütücü bir düşüş değil mi ?
Bu oranlar üretimde insan gücünü gösteriyor, yani fabrikalar, tarlalar gibi üretim yerleri düşünülmüş. Gündelik yaşamda da aynı oranlarda olmasa da büyük oranda düştüğüne şüphe yok. Her gün daha az hareket ediyoruz, bizi daha az hareket ettirecek ne varsa büyük bir istekle alıyoruz, almaya çalışıyoruz. Hareket azlığının organizma üzerindeki olumsuz etkileri düşünülmeden, her geçen gün yeni bir alet geliştiriliyor. İnsanlar, rahatlığımız için deyip, bu aletleri kapışıyorlar. Demiyorum ki mağaralarda, ormanlarda yaşayalım, hayır elbette medeniyetin nimetlerinden faydalanacağız ama bunu abartırsak o nimetler bizim için bir belaya dönüşür. Şimdi hareketsizliğin insan bedenindeki olumsuz etkilerini açıklamaya çalışalım: Çok eski çağlarda insan, yaşamını sürdürebilmek, vahşi hayvanlara karşı savaşabilmek, güç doğa koşullarına göğüs gerebilmek ve beslenebilmek için güçlü olmak zorundaydı.
Sürekli bir savaşın içindeydi,
insanlar. O zamanın insanı çok güçlü bir fiziksel yapıya sahipti. Tüm kasları büyük bir gelişim göstermişti. Daha güçlü, daha süratli, daha dayanıklıydı. Sürekli bir hareketlilik içerisindeydi insanlar. İlkel çağlardan sonra da durum çok fazla değişmedi, yine yaşam şartları insanı fiziksel olarak aktif olmaya zorluyordu… Bir de günümüz insanını düşünelim: Bugün insan yaşamını sürdürmek için çok daha az hareket etmektedir. Günümüzdeki bu hareketsizlik yeni bir hastalık grubunun doğmasına neden oldu. Bu hastalık grubuna “hareket azlığı hastalıkları” ( Hypokinetic Disease ) adı veriliyor. Bu hastalıklar günümüzde çok can alan bir hastalıklar grubu haline geldi.
Kalp-Damar hastalıkları bu grubun başını çekiyor. Hareket azlığı ile başa çıkmak, insanın yaşam kalitesini yükseltmek, insanı fiziksel anlamda günlük yaşamdaki etkinlikleri daha kolay yapar hale getirebilmek, daha sağlıklı bir yaşam sürebilmek amacıyla sporu hayatımızın geçici değil kalıcı bir parçası haline getirmek zorundayız. Dikkat edin iş yerlerimizde hareketsiziz, akşam evimizde hareketsiziz, haftasonları hareketsiziz, dışarda araçlarla ulaşımı sağlıyoruz.... Çocuklarımız bile açık havada koşup oynamak yerine bilgisayar ya da TV karşısında oyunlar oynuyor, elbette çocuklarımız televizyonları bilgisayarları tanıyıp bilmeli ama bu bilinçli olmalı, ana babalar bilgisayarlar çocuk bakıcı olarak kullanmamalıdır.... Bu alışkanlıklarımızı kontrol altına alıp hayatımıza hareketliliği sokmadığımız sürece kalp damar sorunları yaşama riskimiz maalesef artacaktır.