Orijinal yazının bağlantısı: http://www.bodytr.com/2009/03/yag-yakma-icin-10-ipucu.html
Bu yazı www.bodytr.com den İlşad Özkan`nin izniyle yayınlanmıştır.
Yazan: Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon
Bel ağrısı, en yaygın ağrılı durumlardan biri olup hayatın bir döneminde beli ağrımayan kimse yok gibidir. Bel ağrısı çok çeşitli nedenlerle olabilir ve çoğu kez bu nedeni tam olarak tespit etmek mümkün olamaz. Bu tür ağrıların büyük çoğunluğu basit tedavilerle geçer ve önemli bir rahatsızlığa yol açmaz. Ancak, basit önlemlerle geçmeyen ve yaşam kalitesini bozmaya başlayan inatçı bel ağrılarının olması durumunda gerekli tetkiklerin yapılarak, ağrının nedenini ortaya çıkarmak gerekir.
Bel ağrılarının çoğu mekanik nedenlere bağlıdır. Ağır kaldırma, düşme, çarpma, zorlayıcı bir hareket v.s. gibi mekanik nedenlere bağlı bu tür ağrıların ortak özelliği, akşama doğru artması, bazı hareketler sırasında ağrının daha fazla hissedilmesi, buna karşılık istirahatle azalması ve gece hastayı uyandırmamasıdır. Buna karşılık gece veya sabaha karşı daha fazla hissedilen, hareket ettikçe azalan bel ağrıları da vardır. Bu tür hastalarda mutlaka ayrıntılı incelemeler yapıp kesin tanıyı ortaya çıkarmak gerekir. Bel ağrısı, genelde orta ve ileri yaşlardaki insanlarda daha fazla görülmekle beraber, istirahatle geçmeyen veya artan ağrılı hastaların bir kısmı çocuk veya genç yaş dönemlerinde olabilir. Özellikle 20 yaş dolayında sürekli bel ağrısından yakınan genç bir hastanın dikkatli bir muayeneden geçmesi gerekir. Bu yaşlarda ortaya çıkan ve omurgayı tutan rahatsızlıkların en önemlisi Ankilozan Spondilit adı verilen romatizmal bir hastalıktır.
Ankilozan spondilit (AS), kronik, enflamatuar ( yangılı ) tip romatizmal bir hastalıktır. Kesin nedeni henüz tam olarak bilinmemesine rağmen kalıtsal faktörlerle, bir takım çevresel etkenlerin birlikte rol oynadığı kabul edilmektedir.
Genç yaşlarda görülmesi nedeniyle çoğu kez tanısında geç kalınan bu hastalıkta, ilk tutulmalar omurga ve pelvisi (leğen kemiği) birbirine bağlayan sakroiliak eklemlerde ortaya çıkar. Daha sonraki dönemlerde yukarıya, bel, sırt ve boyun omurgasına doğru yayılarak bel ve boyunda kısıtlılıkla beraber sürekli ağrıya neden olur. Ağrının bir başka özelliği ağrı kesici ilaçlarla geçmemesidir. Bu tür yakınmaları olan bir hasta mutlaka uzman bir hekim tarafından muayene edilmeli ve gerekli incelemeler yapılmalıdır.
Kesin tanı radyolojik incelemeler sonucunda konur ve geniş kapsamlı bir tedavi programına başlanır. Gerekli durumlarda MR veya kemik sintigrafisi gibi ileri tetkikler ve bazı kan tahlilleri de yaptırılmalıdır.
Son yıllarda bu hastalığın tedavisinde önemli gelişmeler olmuş ve hastaların yaşam kalitesinde ciddi gelişmeler elde edilmiştir. Ancak tedavide yalnızca uygun ilaçların kullanılması yeterli değildir. Hastalık omurga ve göğüs kafesinde hareket kısıtlılığına neden olduğundan, planlı bir egzersiz tedavisine yani kapsamlı bir rehabilitasyon programına ihtiyaç vardır. Bu program çerçevesinde ilaç ve egzersiz tedavilerinin yanı sıra havuz tedavisi, solunum terapisi ve fizik tedavi uygulamalarına da yer verilir. Böyle bir tedavi ve rehabilitasyon programını başlatmak için hastanın donanımlı bir merkeze başvurması ve uzman bir ekip tarafından yönlendirilmesi gereklidir.
Hastalığın başlangıç döneminde tanının konması ve tedaviye başlanması çok önemlidir. Ancak yukarda da belirtildiği gibi yalnızca ilaç tedavisi yeterli değildir. Yaşam biçiminde bazı değişiklikler de yapılmalıdır. Örneğin sigara kesinlikle içilmemelidir; AS, göğüs kafesinde kısıtlılığa yol açtığından sigara çok zararlıdır. Aynı şekilde böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını korumak bakımından aşırı içkiden de kaçınılmalıdır. Akciğer ve idrar yolu enfeksiyonlarından korunmak için gerekli hijyenik tedbirlere, ağız ve diş sağlılığına, dengeli beslenmeye dikkat edilmelidir. AS, genelde vücudun bağışıklık sistemiyle ilgili bir rahatsızlık olduğundan, vücudumuzun savunma gücünü etkileyen aşırı soğuk, aşırı sıcak, çok nemli havalar gibi çevresel faktörlerin yanı sıra aşırı yorgunluk veya bedensel ve psikolojik stres gibi zorlayıcı faktörlerden kaçınmak gerekir. Omurgada ve diğer eklemlerde hareket kaybını önlemek için düzenli egzersizler yapılmalı, bunun için uzmanların önerilerine harfiyen uyulmalıdır. Bu hususlara tam olarak uyulduğu takdirde, hastalar normal yaşantılarını devam ettirebilirler, yaşamlarında herhangi bir eksiklik veya önemli bir sorunla karşılaşmazlar.